Don Kişot
Ölümsüz gençligin şövalyesi,
ellisinde uyup yüreğinde çarpan aklına
bir temmuz sabahi fethine çıktı
güzelin, doğrunun ve haklının.
Önünde mağrur, aptal devleriyle dünya,
altında mahzun ve kahraman Rosinant'ı...
Bilirim, hele bir düşmeye gör hasretin halisine,
hele bir de tam okka
dört yüz dirhemse yürek,
yolu yok,
Don Kişot'um benim, yolu yok,
yel değirmenleriyle dövüşülecek.
Haklısın, elbette senin Dulsinya'ndır
dünyanın en güzel kadını,
elbette sen haykıracaksın bunu
bezirganların suratına
ve alaşağı edecekler
bir temiz pataklayacaklar seni.
Fakat sen, yenilmez şövalyesi susuzluğumuzun,
sen, bir alev gibi yanmaya devam edeceksin
ağır, demir kabuğunun içinde
ve Dulsinya bir kat daha güzellesecek.
Nazim Hikmet
_________
Il cavaliere dell'eterna gioventù
seguì, verso la cinquantina,
la legge che batteva nel suo cuore.
Partì un bel mattino di luglio
per conquistare il bello, il vero, il giusto.
Davanti a lui c'era il mondo
coi suoi giganti assurdi e abietti
sotto di lui Ronzinante
triste ed eroico.
Lo so
quando si è presi da questa passione
e il cuore ha un peso rispettabile
non c'è niente da fare, Don Chisciotte,
niente da fare
è necessario battersi
contro i mulini a vento.
Hai ragione tu, Dulcinea
è la donna più bella del mondo
certo
bisognava gridarlo in faccia
ai bottegai
certo
dovevano buttartisi addosso
e coprirti di botte
ma tu sei il cavaliere invincibile degli assetati
tu continuerai a vivere come una fiamma
nel tuo pesante guscio di ferro
e Dulcinea
sarà ogni giorno più bella.
Nazim Hikmet
Iscriviti a:
Commenti sul post (Atom)
Nessun commento:
Posta un commento